Sayfalar

25 Kasım 2014 Salı

Rüyalar hakkında bilmediğimiz gerçekler



Rüyalar hakkında bilmediğimiz gerçekler

Bilim adamlarının yaptıkları araştırmalar sonucu bazıları rüyaların saniyeler içerisinde sona erdiğini bazıları da saatlerce devam ettiğini söylemiştir. Dr. B. Klein isimli bir Amerikalı bilim adamı tartışmaların gölgesinden araştırmalarına devam etti. Araştırmasına gönüllü olarak katılan deneklerini hipnoz ederek uyuttu ve bir süre sonra uyandırıp gördükleri rüyayı ya da rüyaları anlatmalarını istedi. Sonuç olarak insanların anlattıkları rüyalara göre rüya süresinin 20 saniyeyi geçmediğini tespit etmiştir.


Araştırmanın ilginç tarafı uyandırdığı deneklerinin 3 ila 5 saniye süren rüyalarını saatlerce anlatabileceklerini görmüştür.

Uyandıktan sonraki 5 dakika içinde gece gördüğümüz rüyaların %50'sini unutuyoruz. 10 dakika içindeyse %90'ını!

Erkekler daha çok erkekler hakkında rüya görür. Yani bir erkeğin rüyasında gördüğü kişilerin %70'ini erkekler oluşturur. Kadınlarda ise bu oran eşittir. Erkekler daha agresif rüyalar görürken kadınların rüyaları daha sakindir.

Ortalama bir gecede göreceğiniz rüya sayısı 4 ile 7 arasında değişir. Ve her gece bir veya iki saat arası süreyle rüya görürüz.

Bilimsel olarak kanıtlanamasa da, yapılan araştırmalarda horlayan insanların daha az sayıda, daha kısa ve genellikle unutulan rüyalar gördüğü sonucuna varmış.

Özellikle görme yeteneği ile doğup sonradan bu yeteneği kaybedenler aynı görebilen insanlar gibi rüya görür. Ancak doğuştan görme engelli olanlar imaj içeren rüyalar göremezler. Onların rüyaları ses, koku ve his üzerine kuruludur ve en az görenlerinki kadar çarpıcıdır.

Rüya görmediğini düşünen insanlar, aslında rüyalarını çok çabuk unutanlardır.

Bir çok hayvan üzerinde yapılan araştırmalar, hayvanların da insanlar gibi uykularında rüya gördüklerini ortaya koymuştur. Bir köpeği uyurken izlerseniz, birini takip eder gibi ayaklarını ve ya patilerini oynattığını görebilirsiniz.

Bir konu üzerine gördüğünüz rüya tam olarakta o konu hakkında değildir. Rüyaların derin sembolik bir dili vardır. Uyku halindeki bilinçsiz akıl rüyanızı daha bilindik hale çevirmeye çalışır. Aklımız rüyadaki nesneleri daha bilindik sembollerle anlatmaya veya çözmeye çalışır.

Gözleri gören insanların yüzde 12'si rüyalarını siyah-beyaz görür, geri kalanlarsa renkli. 1915 ile 1950 yılları arasında yapılan araştırmalara göre rüyaların büyük çoğunluğu siyah-beyaz görülüyordu. Fakat sonuçlar 1960'lı yıllardan itibaren değişmeye başladı. Günümüzde 25 yaşın altındaki insanların sadece yüzde 4.4'ü rüyalarını siyah beyaz görüyor. Son araştırmalar bu değişikliğin nedenini siyah-beyaz film ve televizyondan renkli görüntülere geçmemize bağlıyor.

Rüyalarda en çok hissedilen duygu endişedir. Negatif duygular pozitif duygulardan daha sık görülür.

Derin uykuya geçtiğimizde beynimizdeki bir sistem harekete geçer ve vücudumuzun hareket etmesini engeller. Bunu rüyalardaki hareketlerimizin fiziksel olarak gerçekleşmesini engellemek için vücudumuzun bir savunma mekanizması olarak düşünebiliriz. Vücudumuzdan salgılanan hormonlar bizi uykuya sevk eder ve sinirlerimiz omuriliğimize sinyal göndererek vücudumuzun rahatlamasını ve sonrasında bir nevi paralize olmasını sağlar.

Yapılan araştırmalar insanların yüzde 18 ila yüzde 38'nin rüyalarında 'geleceğe ilişkin' veriler taşıyan imgeler gördüğünü, yüzde 70'ininse 'déja vu' yaşadığını gösteriyor. Rüyalarda geleceğin görülebileceğine inanan insanların oranıysa araştırmaya bağlı olarak yüzde 63 ile yüzde 98 arasında değişiyor.

Zihnimiz, bedenimizin o sırada gerçekten duyduğu ya da hissettiği şeyleri rüyalarımızla birleştirebilir. Örneğin rüyamızda kendimizi bir konserde müzik dinlerken görüyoruzdur, ancak o sırada radyoda bir müzik çalıyor olabilir.

1 yorum: