Sayfalar

25 Ekim 2018 Perşembe

"PENCERE" Kızımın Okulda Derste Yazmış Olduğu ve Öğretmeninin Okul Dergisinde yayınlayacağı Kısa Bir Hikaye 💜



Kızımın Okulda Derste Yazmış Olduğu ve 
Öğretmeninin Okul Dergisinde yayınlayacağı 
Kısa Bir Hikaye 💜


PENCERE
Yine oradaydı işte. Her gece saat 3’te karşı evin kapısında otururdu. Üstü başı yırtıktı. Kıyafetlerinin bazı yerlerinde yamalar vardı. Yüzü gözü kir, pas içindeydi. Soğuk kış havasından korunmak için büyük kabanına sarılmıştı. Çıplak ayağının altındaki kar yavaş yavaş erimişti. Bu acıklı görüntüye daha fazla dayanamayarak perdeyi kapattım. Sıkıntıyla derin bir nefes alarak kapalı perdeye baktım. Hava çok soğuktu. Kim bilir ne kadar üşüyordu. Düşünceli bir şekilde yatağıma yatarken onun haline kendimi koymam ile sıkıca yorganıma sarıldım. Ne kadar uyumaya çalışsam da Yusuf amcayı aklımdan çıkaramıyordum. Yusuf amca köydeki en bilge adamdı. Köyde herhangi bir sorun çıksa bir sürü çözüm üretir, yardım etmek isterdi. Aklı hep çalışırdı. Bir saniye bile düşünmeyi bırakmazdı. Yaşı olmasına rağmen hiperaktif bir adamdı.

Onunla okuldan kaçtığım bir günde tanışmıştım. Bana neden kaçtığımı sorduğunda okumak istemediğimi söylemiştim. Bana eğer okumazsam neler olacağını anlatmış eğer istersem ders konusunda bana yardımcı olabileceğini söylemişti. İlk başta onu reddetmiştim. Okumak istemiyordum. Hiç bir güç, hiç kimse beni kararımdan vazgeçiremezdi. Ben böyle düşünürken bir gün bir şey oldu. Her şey birden değişti. Büyük bir fırtına köye vurmuştu. Ağaçlar çatılara ve yollara düşmüştü. Bazı evlerin çatıları yıkılırken, bazı yolların hepsi kapanmıştı. Evlerin birçoğu sel, su içinde kalmıştı. Kimse ne yapacağını bilemiyordu. Köyde kullanılacak pek fazla alet yoktu. Bu yüzden kimse ağaçları kaldıramamış, evlerde ki suları kovalarla zar zor çıkarmaya çalışmışlardı. Yusuf amca sadece birkaç malzemeden bir sürü alet yapmış, çatıların üstüne devrilen ağaçlar indirmiş, su giren evlerin hepsinin düzelmesine yardımcı olmuştu. O gün onun o bilgeli, becerikli halini gördükten sonra onun yanına gitmiş, okumak istediğimi söylemiştim. Onun insanlara yardım etmesinden çok etkilenmiştim. Eğer o bana öğretirse ben de onun gibi insanlara yardım edebilirdim. Bunu anneme anlattığımda bana izin vermemişti.   Köyde ki kimse Yusuf amcayı sevmezdi. Onu değişik, korkunç bulurlardı. Oysaki o öyle biri değildi. Aklında bir saniye durmaksızın dolaşan onlarca düşünce yüzünden bazen sesli düşünürdü, bazen parmakları hiç durmaz hep bir hesaplama yapardı.  Düşünceleri yüzünden hiperaktif bir insandı o kadar. Birçok kez annemden gizli gizli buluşmuştuk. Bana bir sürü şey öğretmişti.  Bana ders anlatır benle çalışırdı. Sıkıldığımda bana yeni icatlarını gösterirdi. O ve eşinin bir çocuğu yoktu. Bana hep beni olmayan çocuğu gibi gördüğünü söyler, beni severdi. İcatları da onun çocuğu gibiydi. Gözünden hep sakınırdı.

Uzun bir süre gizli saklı buluşmuştuk. Bir gün ansızın, eşi vefat etmişti. Kalp krizinden ölmüştü. Yusuf amca eve geldiğinde çok sevdiği karısını ölü bir şekilde bulunca yıkılmıştı. Onun yanında olup ona sıkıca sarılmak istesem de annem izin vermemişti. Üstüne Yusuf amcanın bana özel ders verdiğini öğrenince, dışarı çıkmamı yasaklamıştı. Dışarı çıkmıyor, ona sarılamıyordum. Yusuf amca bir süre sonra evinde duramaz olmuştu. Bu soğuk kış günlerinde dışarıda yatıyordu. Sadece üstünde ki ince bir montla. Ev hariç her yere gider, yatar olmuştu. Üstündeki kıyafetler bir süre sonra eskimeye başlamıştı. Evinin önünde yattığı zaman pencereden bazen onunla konuşmaya çalışıyordum. Çabalarıma rağmen yüzüme bile bakmıyordu.

Bir gün yine onunla konuşmaya çalışırken cümlemi kesmiş ağzını zor açarak, içine kaçmış sesiyle konuştu

-          - Söyle onlara lütfen, normal bir insan olmadığım için özür dilerim, demişti.
Son sözü bu olmuştu. Kapısın önünde hayatını yitirmişti. Köydekilere bunu söylemeye çalıştım. Ama kimse beni dinlememişti. İşte o zaman anlamıştım ne demek istediğini.


İrem Sinem GÜNEY

Burhan Felek Anadolu Lisesi


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder