Sayfalar

19 Mart 2023 Pazar

Japon geleneklerinden bir ileri dönüşüm örneği: Boro

Tüketim kültürünün hızlanan ivmesi içerisinde yetişen kuşaklar olarak bize söylenen şeylerden biri her bir ürünün bir ömrünün yani tüketim süresinin olması. Bazı ürünler için geçerliliği olan bu söylemin tekstil endüstrisindeki yansımaları ise “sahip olduğunuz ürün eskimemiş olsa bile sezon trendleri içerisinde yer almadığında miâdını doldurmuştur” formatında bize sunuldu. Küresel ısınmanın etkilerini yoğun bir şekilde hissettiğimiz bir yazı geride bırakırken, birçoğunuz gibi “Evet, bu yaz geçirdiğimiz en soğuk yazdı” demekten kendimi alamıyorum. Kuraklıklar, seller, gıda-su kıtlığı ve iklim göçmenliği kapıdayken, tüketim alışkanlıklarımızla köklü değişimleri şimdi ve hemen yapma zamanı.


Elbette iklim krizinde büyük bir payı olan tekstil ihtiyaçlarımız da bu dönüşümdeki ilk duraklarımızdan biri. Tekstil kümesini biraz daha daraltacak olursam ileri dönüşümün hem maddesel hem de ruhsal dünyamıza yoğun etkileri olduğunu belirtmek gerek. Son yıllarda sıkça karşımıza çıkan ileri dönüşüm tabii ki 21. yüzyılın keşfi değil. Tarih çizelgesinde daha önceden birçok kültürde rastladığımız ileri dönüşümün en etkileyici örneklerinden birine Japonya’da rastlıyoruz. Doğayla dengeli bir yaşamı vurgulayan Şinto öğretisinin de etkileriyle Japonlar sadece canlılara değil, cansızlara da saygılı olmalıyız düşüncesini benimsiyor.

Boro felsefesine yakından bakalım!

Japon geleneklerinde yer alan tekstil sanatı boro, pozitif etki yaratacak bir ileri dönüşüm örneğidir.

Eski püskü ve paçavra diye tanımlanan Japoncadaki “boroboro” teriminden türetilen kelime, çok katmanlı bir malzeme oluşturmak üzere üst üste dikilmiş veya yeniden dokunmuş pamuk, keten ve kenevir kumaşları tanımlar.

Boro eskimiş kumaşları onarıp, yeniden kullanmanın ekonomik boyutları nedeniyle Edo dönemindeki (1603-1868) çiftçi ve köylülerin kıyafetlerine de vurgu yapar.

Kıyafetin yıpranan alanlarının kırkyama biçiminde onarımı ile nesiller boyu bir kıyafetin aktarımını da mümkün kılan boro, güve kovucu özelliğinden dolayı giysilere koruma sağlayan indigo boyayı da bünyesinde barındırır.

Boronun merkezinde onarma esnasında güzeli bulma düşüncesi yatar. Derin bir meditasyonu da andıran onarım ve sonrasında ortaya konan şeyin dönüşüm süreci doğanın da kendini onarımı ve sürekli dönüşüm içerisinde olduğu hatırlatır. Bu yönüyle yapan ve giyen kişiye zamanın ruhuna eşleşmenin kişisel farkındalık yaratacağını söyler. Doğu öğretilerinin birçoğunda kişisel farkındalık kolektif olanla bir olmayı gerektirir. Farkında olmayı, kişiselden kolektife ve çift yönlü bir akışı olan bir köprü gibi düşünebiliriz. Bu yönüyle boro, Japon estetiğinde kusurlu ve zamanla uyumlu bir güzellik algısı olarak ifade edilen bir yaşam felsefesi olan “wabi sabi” ile de bağlantılıdır.

Meiji devrinde (1868-1912) artan refahla beraber, boro tekniği ile yapılan giysiler insanlara yoksulluklarını hatırlatan bir simgeye dönüştüğü için nesilden nesile aktarılan birçok kıyafet yok edildi.

Japon kültüründeki “Mottainai!” (“Ne israf ama!”) felsefesiyle de derin bağları olan boro tekniği, kumaşı dokuyan kişinin kişisel/ailevi hikayelerini aktarması bakımından da kültürel mirasa katkıda bulunur. Nesneler üzerinden ve giyilebilen bir hikaye aktarıcılığı olan Boro, günümüzde birçok tasarım nesnesinde tekrar kullanılan bir teknik haline gelmiştir. Siz de eskiyen denimlerinizi ve/veya tişörtlerinizi bu teknik ile tekrar kullanılabilir hale getirebilirsiniz. Üretim süreci yaratıcılığınızı besler. Kendinize ait bir tasarım yaratmanın etkisiyle stresiniz azalır. Dünyamız adına ise ona büyük bir hediye vermiş olursunuz ve dünya ona verilen her hediyenin karşılığı olarak size bir hediye sunar.

KAYNAK: www.yesilist.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder