"Korku"nun ne derece büyük tehlike olduğunu söyleyenlerin başında büyük İslam alimi İbni Sina geliyor..
İnternette de dolaşıyor, Doğu'nun büyük gökyüzü ve tıp bilimcisi, bugünlerde..
Buhara doğumlu alim, yaklaşık bin yıl önce, İran'da ve Türkistan'da adeta tıp devrimi gerçekleştirmişti. Filmde İbni Sina'nın dünyayı saran en korkunç salgınlardan Veba'ya karşı söyledikleri ve yaptıkları anlatılıyor.
Keşke TRT2 bulsa da oynatsa..
Filmin salgın günlerinde geçen bir sahnesinde Üstat, öğrencisi Biruni'ye "İlk önce bize temiz elbise ve elimizi, yüzümüzü yıkamak için sirkeli su getirtir misin" diyor.
Öğrencisi "Hangi ülkenin adeti bu" deyince de "Salgında her ülkenin adeti olmalı" cevabını veriyor.
Öğrenci denilenleri yapıp Hocasına soruyor..
"Veba ile baş etmek mümkün mü?."
"Evet!."
"Nasıl?."
"İlk önce insanların içindeki korkuyu yenmek lazım. En önemli şey, korkmamak!."
..ve sonra yapılacakları anlatıyor..
"Evet!."
"Nasıl?."
"İlk önce insanların içindeki korkuyu yenmek lazım. En önemli şey, korkmamak!."
..ve sonra yapılacakları anlatıyor..
"İnsanlar bir araya gelmemeli. Çarşıya, camiye gitmemeli.. (Dikkat edin, bin yıl öncesinden söz ediyoruz.) Satıcılar mallarını, müşterilerin evlerinde teslim etsinler." Sonra ne diyor, inanmazsınız..
"Herkes evinde otursun.. Müzik dinlesin ve eğlensin. Salgın, müzik ve eğlenceden kaçar.."
*Dahası var. İbni Sina, dağları bekleyen "Korku"nun dehşetini lafta bırakmaz. Bir de ünlü deneyle kanıtlar.
İki kuzuyu iki ayrı kafese koyar üstat..
Ayni koyundan, ayni batında doğan, ayni cüsse, ayni kiloda iki kardeş kuzu..
İkisini de ayni yemlerle besler.
Yani iki kuzunun fiziksel tüm yaşam şartları eşittir.
Fark iç dünyalarındadır.
Ayni koyundan, ayni batında doğan, ayni cüsse, ayni kiloda iki kardeş kuzu..
İkisini de ayni yemlerle besler.
Yani iki kuzunun fiziksel tüm yaşam şartları eşittir.
Fark iç dünyalarındadır.
Oraya bir üçüncü kafes daha koyar. İçinde de bir kurt..
Büyük alim, kurt kafesini öyle yerleştirmiştir ki, kuzulardan ancak biri görebilir kendisine iştahla bakan vahşi hayvanı..
Büyük alim, kurt kafesini öyle yerleştirmiştir ki, kuzulardan ancak biri görebilir kendisine iştahla bakan vahşi hayvanı..
Günler haftalar geçerken, kurdu gören kuzu giderek huzursuz olmaya, iyi yem yememeye ve iyi uyumamaya başlar. Günden güne zayıflar, çelimsizleşir ve ölür. Kurdu görmeyen kardeşi sağlıkla büyür, gelişir oysa..
İbni Sina, kurdu gören kuzunun korkunun verdiği huzursuzluk ve gerginlik yüzünden, yaşam düzenini kaybettiğini ve bu yüzden öldüğünü söyler ve "Onu öldüren içindeki korkuydu" der." ..ve kitabına not düşer..
"Gereksiz korku, endişe, kaygı, stres ve paniğin insan bünyesine verdiği zararı başka hiçbir şey veremez."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder