İşe, okula, markete, arkadaşlarımızla buluşmaya, parka giderken ve daha nice yere ulaşmaya çalışırken yürüyoruz. Hayatımızın uyanık kısmının büyük bir bölümü bir yerden bir yere varabilmek üzerine geçerken, bazen kendime ve yakınlarıma soruyorum: “Yürüyebildiğinin ne derece farkındasın?” Koşuşturma içindeki bir şehir yaşamında ne yazık ki, yürüyüşler dinginleştirmenin uzağında bir hissiyata hizmet etmek durumunda. Evet yaşam böyle diyebiliriz veya yaşamı daha dengeli bir hale getirmek adına yürüme eylemimizden başlayarak çeşitli farkındalık anlarını kendimize hediye edebiliriz.
#1 Yürümek araç kullanımı azaltacağı için atmosfere karışan sera gazı emisyonu azalır.
TÜİK verilerine göre, kişi başı toplam sera gazı emisyonu 1990 yılında 4 ton CO2 eşd., 2019 yılında 6,2 ton CO2 eşd. ve 2020 yılında 6,3 ton CO2 eşd. olarak hesaplandı.
#2 Yürümek hava kirliliğini azaltmaya yardımcı olur.
Dünya Hava Kirliliği raporuna göre, Türkiye araştırmaya dahil olan 117 ülke içinde en kirli havaya sahip 46. ülke.
#3 Yürümenin fiziksel ve zihinsel sağlığa olumlu etkileri vardır.
Orman banyosu bunun en güzel örneklerinden biri. Ormanda dijital araçları geride bırakıp yürümek kalp sağlığından ruhsal sağlığa kadar ölçümlenmiş bir biçimde yararlı. Japonya Hükümet’nin desteklediği “orman banyosu” her yıl ülke vatandaşlarının sağlık sigortaları ile yararlanabileceği bir aktivite.
Ne yazık ki Türkiye’de yalnızca her 3 kişiden 1’i yeterli fiziksel aktivite yapıyor. Ve fiziksel aktivite gerçekleştirmemelerinin nedenleri arasında zamanlarının olmaması ve maddi durumlarının yetersizliği gibi nedenler bulunuyor.
Kişisel bütünsel sağlımızdan dünyamıza destek olmaya kadar birçok faydası olan yürüme eyleminin içsel dünyamızdaki çeşitlilikleri çoğaltmak ve yaratıcılığımızı desteklemek gibi bir hâletiruhiyesi de vardır. Edebiyatta, sinemada, plastik sanatlarda, müzikte, felsefede yürüyüşe adanan nice pasaj mevcut. Bu yürüyüşlere bazen bir dost, bazen bir sevgili, bazen bir aile üyesi, bazen bir düşman, bazen hayali bir arkadaş eşlik eder. Bazen de karakter ve/veya birey tek başına yürümeyi tercih eder. Tek başına yürümenin en güzel yanlarından biri zihnininizin berraklaşması için sizi zaman yolculuğuna çıkarmasıdır. İnsanlar, olaylar, şeyler siz yürüdükçe geride kalır. Ve yol sizin için geride bırakılanlar yerine yeni olasılıklar çıkarır. Her yeni olasılıkla beraber dünyanın bize sunduğu tüketim nesnelerini ve davranış kalıplarını geride bırakmaya biraz daha yaklaşırız. Azaldıkça çoğalırız. Çünkü yürümek doğayla bir olabilmenin anahtarlarından biridir.
Şehir hayatında doğayla iç içe olmak isteyenler için tasarladığım küçük bir meditasyonu sizlerle paylaşmak isterim. “Günde 10-15 dakika kendine ayırabilirim ve doğayla dengelenmek isterim.” diyenler için giriş niteliğinde etkileyici bir pratik!
İnsanlar hakkında düşünmeyi 5 dakika bırakın.
Derin bir nefes alın ve gözlerinizi kapatın.
İçinizde bir bahçe olduğunu düşünün.
Bahçeniz ne durumda? Yemyeşil mi yoksa kurumaya yüz tutmuş bir halde mi?
Şimdi gözlerinizi açın. Ve en yakınınızdaki bir bitkinin yanına gidin. Ona ne anlatmak istersiniz? Peki ya onun size anlattıkları?
Kaynak:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder