“Seçim yeni yapılmış, Meclis yeni kurulmuş, sonuç Mustafa Kemal'in beklentisine en yakın biçimde alınmıştı. 26 Ekim 1923 akşamı Gazi, kabineyi Çankaya Köşkü’nde toplantıya çağırdı. Bu toplantıda başvekil Fethi Okyar'ın istifası karara bağlandı.
Ertesi sabah haber, gazete manşetlerinde yer alacaktı. 28 Ekim gecesi, Çankaya'daki akşam yemeğine Latife Hanım da katıldı. Son derece heyecanlıydı. İçi içine sığmıyordu. Çünkü o akşam yemeğinin gündemini biliyordu. Sevgili Paşa'sı niyetlerini önce eşine heyecan ve içtenlikle anlatmıştı. Latife Hanım bu sebeple birkaç kez mutfağa inmiş, yemeklerin o akşam yaşanacak olayların şanına yaraşır olmasına özen göstermişti. Mustafa Kemal arkadaşlarına, yemekten sonra anayasanın bazı maddeleri üzerinde çalışacağını bildirmiş, yeni başkan adayı olduğu söylenen İsmet Paşa'yı da bu çalışmaya davet etmişti. İsmet Paşa bu daveti bekliyordu.
Sofrada seçim heyecanı, seçim dedikoduları, yeni seçilenler, bu kez meclise giremeyenler hakkında konuşmalar sürüp giderken, Mustafa Kemal bıçağını eline aldı, doğruldu, derin bir nefes aldıktan sonra hafifçe tabağına vurarak: "Beyler!" dedi. O da heyecanlı, kaşları çatılmış, ama gözlerinde güleç bir ifade ile arkadaşlarına bakıyordu.
Çıt çıkmıyordu şimdi yemek salonunda. "Beyler, yarın Cumhuriyeti ilân edeceğiz!" Tek tek herkesin yüzüne bakarak durumu kontrol ediyordu. Şimdi sofradakiler yıldırım çarpmış gibi kalakalmıştı. Neden sonra, beyinlerinde şok yaratan bu haberi alkışlamak birilerinin aklına geldi ve yemek odası bir anda sanki patladı. Mustafa Kemal uygun bir süre bekledikten sonra açıklamasını sürdürdü: "Türkiye Devleti'nin hükümet şekli Cumhuriyet'tir. Bunu Anayasa'mıza yarınki Meclis toplantısında koyduracağız. Hazırlıklarımızı bir kez daha gözden geçirmemiz lâzım." Nezihe ARAZ
Rahmetli Nezihe Araz’ın “Anılarla Atatürk” adlı kitabından bir bölümü sizlerle paylaştım.
Okuduğumuz bölümden anlaşıldığına göre; bir çok kişinin tahmin dahi edemeyeceği “Cumhuriyet’in kuruluş” ilanını Mustafa Kemal Paşa; sofrasına davet ettiği kişilerle 28/Ekim/1923 gecesi paylaşmıştır.
Ancak Cumhuriyet fikri Mustafa Kemal’in beyninde, öğrencilik yıllarında yerini bulmuştur. Ancak bu fikir bir fantezi ve ulaşılması zor bir hedef değildir. Ve genç Mustafa Kemal hayatını bu hedefe kilitlemiştir.
Okuyan, düşünen ve geleceğe dair müthiş öngörüleri olan bir fikir ve devlet adamı yetişmektedir. Düşünen, üreten ve düşüncelerini eyleme dönüştüren genç bir Mustafa Kemal vardır karşımızda. Yakın bir gelecekte dünyanın geleceğine mührünü basacak ve tarihi yeniden yazarak, emperyalizmin planını bozacak olan genç komutan için tarih okumak ve okuduğundan sonuçlar çıkarmak alışkanlık haline gelmiştir.
Ziya Gökalp, Tevfik Fikret ve Hürriyet kasidesinin şairi Namık Kemal… Genç Mustafa Kemal’in fikir önderleridir.
20.Yüzyıl; Osmanlı’nın çöküşünün hızlandığı ve hazırlandığı bir dönemdir. Ömrü cephelerde geçen Mustafa Kemal’in tam bağımsızlıkçı ve milliyetçi bakış açısı, Türk milletiyle birlikte kuracağı Cumhuriyet’in milli politikasını belirleyerek, sadece Cumhuriyet’in alt yapısını değil, devrimlerin de yol haritasını oluşturmuştur.
Genç Kolağası (kıdemli yüzbaşı) Mustafa Kemal, 24/Temmuz/1908 ilan edilen 2.Meşrutiyet’i yetersiz görmüş ve “İnkılabı bizzat kendinin tamamlayacağını” açıkça söylemiştir.
“Cumhuriyet ve tam bağımsız Türkiye”; Mustafa Kemal’in yüreğinde ve beyninde şekillenen bir “milli sır”dır.
“Tamamlanacak inkılap” ise dünyanın en büyük demokratik devrimi olan cumhuriyettir.
“Hürriyet ve istiklâl benim karakterimdir. Ben milletimin ve büyük ecdadımın en kıymetli mirasından olan istiklâl aşkı ile yaratılmış bir adamım. Çocukluğumdan bu güne kadar ailevi, hususi ve resmi hayatımın her safhasını yakından tanıyanlarca bu aşkım bilinir. Bence bir millette şerefin, haysiyetin, namusun ve insanlığın yerleşmesi ve yaşaması mutlaka o milletin hürriyet ve istiklâline sahip olmasına bağlıdır. Ben şahsen bu saydığım özelliklere çok ehemmiyet veririm ve bu özelliklerin kendimde varlığını iddia edebilmek için milletimin de aynı özellikleri taşımasını şart ve esas bilirim.”
Mustafa Kemal Paşa’nın bu söylemi dikkatle incelendiğinde “tam istiklal” anlayışının, Atatürk’ün “olmazsa olmazı” olduğu görülmektedir. Ve cumhuriyet; Türk milletinin karakterine, adetlerine, bağımsızlık aşkına en uygun idare şeklidir.
Cumhuriyet akıldır, mantıktır, ilim ve irfandır. “Çağdaş bir Cumhuriyet kurmak demek, milletin insanca yaşamasını bilmesi, yaşamın neye bağlı olduğunu bilmesi demektir.”
Yakup Kadri Karaosmanoğlu; Cumhuriyet fikrinin Mustafa Kemal tarafından ilk defa kuvvetle ortaya atılmasında Fransız Devrimi’nin etkisi olduğunu söylemektedir.
Münir Hayri Egeli, daha 1906’da Atatürk’ün en beğendiği devlet şekli olarak Cumhuriyet’i dile getirdiğini yazmıştır.
Mazhar Müfit Kansu, Mustafa Kemal’in henüz Erzurum Kongresi öncesi 7 Temmuz 1919’u 8 Temmuz’a bağlayan gece, “zamanı gelince hükümetin şeklinin Cumhuriyet olacağını” kendisine not ettirdiğini “Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber” eserinde anlatmıştır.
Sivas Kongresi’nden sonra İngiliz Amirali Sir Robeck, Lord Curzon’a gönderdiği raporda, Türkiye’deki gelişmelerin bir Cumhuriyet’e doğru yöneldiğini bildirmiştir.
Ayrıca, İngiltere’nin 14-21 Kasım 1919 tarihli İstanbul’daki istihbarat teşkilâtının haftalık raporunda, Anadolu’daki milliyetçilerin Cumhuriyet ilân edilmesi konusunda kararlı oldukları da yazılmıştır.
“Anadolu’daki bütün hareketler Mustafa Kemal Paşa tarafından düzenlenen milli hareketin parçaları olarak düzenlenmektedir… Damat Ferit milliyetçi harekete karşı asker göndermek istiyor… Aldığımız kararlara saygı göstermeyen tek halk Türk halkıdır.” 1919-1920 İNGİLİZ BELGELERİNDEN…
Amasya Bildirgesi’nde yeni devletin kuruluş hedefi ve ihtilalin parolası saptanmıştır. “Ya İstiklâl- Ya Ölüm!”
Erzurum ve Sivas Kongrelerinde; kurulacak yeni devletin biçimi, ve temel yapısı bir manifesto olarak kabul edilmesi gereken maddelerinde ilan edilmiştir.
“Kuva-yi Milliye'yi etkili, milli iradeyi hakim kılmak esastır.” Erzurum Kongresi Kararlarının 4.Maddesi ve Sivas Kongresi Kararları…
4. Kuvay-ı Milliye'yi tek kuvvet tanımak ve milli iradeyi hakim kılmak temel esastır.
5. Manda ve himaye kabul olunamaz.
6. Milli iradeyi temsil etmek üzere, Meclis-i Mebusan'ın derhal toplanması mecburidir.
Her iki kongrede de alınan müşterek karar milli iradenin hakim kılınması ve temsil edilmesidir
Ve 23/Nisan/1920…
Her şeye rağmen milli irade hakim kılınmıştır.
Figen Özen
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder