5 ARALIK 1934 - KADIN HAKLARI GÜNÜ
Birçok uygarlığın beşiği olan Anadolu, ismini bile kadından almıştır. Bu topraklarda tarihin değişik dönemlerinde yaşayan kadınlar; bazen erkeklerle eşit sayılmış, bazen de köle olması kabul edilmiştir. Kadının kısaca tarihine bakacak olursak; Müslümanlığın kabul edilmediği Şamanizm’in egemen olduğu dönemde kadın kutsal sayılmıştır. Kadınlar devlet yönetimine katılıyor, savaşıyor, ganimetlerden eşit pay alıyordu. En güçlü tanrı ’Ana’ tanrıçası idi. Tek eşlilik kabul ediliyor, boşanma, velayet ve mirasta erkekle eşit sayılıyordu.
Bu yaşam biçimi Müslümanlığa geçişte de uzun yıllar devam etti. Ancak Arap Müslümanlığının etkisiyle uygulanmaya başlatılan şeriat hükümleri kadının eşitlikçi konumunu sona erdirdi. Kadın önce devlet yaşamından dışlandı, sonra sosyal alanı terke zorlandı ve en sonunda evin içinde harem denilen bir bölümde yaşamak zorunda bırakıldı. Erkek birinci sınıf, kadın ikinci sınıf vatandaş kabul ediliyordu. Osmanlı' da Tanzimat ile birlikte Batılılaşma süreci çok azda olsa kadınları etkilemişti. Örneğin kız, öğretmen okuluna gidebilme, ebelik, hemşirelik gibi işleri yapabilme hakkına kavuşmuştu. 1917' de çıkarılan bir kanunla (Aile kararnamesi ile) nişanlılık kabul edilmiş, evlenme yaşı sınırlanmış, çok eşlilik için eşin rızası kabul edilmiştir.
Gerçek anlamda aydınlanma ve çağdaşlaşma süreci Cumhuriyet dönemiyle başlamıştır. Kadının kulluktan kölelikten kurtuluşu EŞİT YURTTAŞ kabul edilmesi Cumhuriyet devrimlerinin kabulü ile yaşama geçirilmiştir. Bu devimlerin en önemlisi olan MEDENİ YASA ile kadının erkekle eşit yurttaş olma hakkını elde etmesi olmuştur. Türk kadını bu dönemde birçok ülke kadınından önce bu hakka sahip olmuştur. Kadınlar açısından ikinci çok önemli olan devrim; eğitimin tekliliğinin ve kadın erkek için eşit oluşumunun kabulü olan TEVHİD-İ TEDRİSAT yasasının çıkmasıdır. Üçüncü çok önemli devrim ise kadının siyasal haklarının kabulü olan SEÇME ve SEÇİLME hakkıdır. Türk kadını bu hakkını da birçok çağdaş ülke kadınından önce elde etmiştir.
Cumhuriyet'imizin kurucusu, devrimlerin önderi büyük insan ATATÜRK; Çağdaş bir ulus olmanın, uygar devletler arasında yer almanın ancak kadın erkek birlikte ve eşit olursa başarılacağını biliyordu. Hayatı boyunca da bunu yaşama geçirmenin mücadelesini verdi. Anadolu toprakları üzerinde bugün yaşayan kadınlar, bu haklarınız sevgili Atatürk'ümüz önderliğinde kazandıklarının bilincinde olmalıdırlar.
1950'li yıllardan beri ülkemizi yönetenlerin kasıt veya aymazlık içinde yaptıkları yanlışlar, çağdaşlaşma sürecimizde sapmalara neden olmuştur. En büyük yanlışı da SİYASAL İSLAMA verdikleri tavizler ile yapmışlardır. Önceleri devlet eliyle, sonraları tarikatlar aracılığı ile Kur-an kursları amacından sapmış, İmam hatip liseleri ile Atatürk ve laiklik düşmanı gençler yetiştirilmeye başlanmış, kızlarımız var olan haklarını geliştirmek yerine 400 yıl önce yaşayan hemcinsleri gibi köleliğe razı edilir hale getirilmiştir. Gerçekte dinle ilgisi olmayan söylemlerle, erkek egemen toplumu kadınlara kabul ettirmişlerdir. Türbanı, çarşafı özgürlük ve insan hakları mücadelesine bayrak yaparak, siyasal İslamcıları iktidara getiren kadınlar İran’ı örnek almalıdırlar. Bugün İran’da kadın hakları elinden alınmış ikinci sınıf yurttaş konumundadırlar. Dolayısıyla TÜRBAN VE ÇARŞAF özgürlük mücadelesi değil kulluğun simgesidir.
Bugün, laikliği özümsemiş aydın kadınlarımız ve erkeklerimiz çağdaşlaşma ve aydınlanma sürecini devam ettirmek için aymazlık ve ihanet içinde bulunanlara rağmen bu yolda yürümekte kararlıdır. Bu Atamızın bize vasiyeti ve aynı zamanda insan olmanın da gereğidir.
ANADOLU KADINININ ÇAĞDAŞLAŞMA SÜRECİ
21/01/2013 NESRİN GENÇ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder