Kızımın Okulda Derste Yazmış Olduğu ve
Öğretmeninin Okul Dergisinde yayınlayacağı
Kısa Bir Hikaye 💜
PENCERE
Yine oradaydı işte. Her gece saat 3’te karşı evin kapısında
otururdu. Üstü başı yırtıktı. Kıyafetlerinin bazı yerlerinde yamalar vardı.
Yüzü gözü kir, pas içindeydi. Soğuk kış havasından korunmak için büyük kabanına
sarılmıştı. Çıplak ayağının altındaki kar yavaş yavaş erimişti. Bu acıklı
görüntüye daha fazla dayanamayarak perdeyi kapattım. Sıkıntıyla derin bir nefes
alarak kapalı perdeye baktım. Hava çok soğuktu. Kim bilir ne kadar üşüyordu.
Düşünceli bir şekilde yatağıma yatarken onun haline kendimi koymam ile sıkıca
yorganıma sarıldım. Ne kadar uyumaya çalışsam da Yusuf amcayı aklımdan
çıkaramıyordum. Yusuf amca köydeki en bilge adamdı. Köyde herhangi bir sorun
çıksa bir sürü çözüm üretir, yardım etmek isterdi. Aklı hep çalışırdı. Bir
saniye bile düşünmeyi bırakmazdı. Yaşı olmasına rağmen hiperaktif bir adamdı.
Onunla okuldan kaçtığım bir günde tanışmıştım. Bana neden
kaçtığımı sorduğunda okumak istemediğimi söylemiştim. Bana eğer okumazsam neler
olacağını anlatmış eğer istersem ders konusunda bana yardımcı olabileceğini
söylemişti. İlk başta onu reddetmiştim. Okumak istemiyordum. Hiç bir güç, hiç
kimse beni kararımdan vazgeçiremezdi. Ben böyle düşünürken bir gün bir şey
oldu. Her şey birden değişti. Büyük bir fırtına köye vurmuştu. Ağaçlar çatılara
ve yollara düşmüştü. Bazı evlerin çatıları yıkılırken, bazı yolların hepsi
kapanmıştı. Evlerin birçoğu sel, su içinde kalmıştı. Kimse ne yapacağını
bilemiyordu. Köyde kullanılacak pek fazla alet yoktu. Bu yüzden kimse ağaçları
kaldıramamış, evlerde ki suları kovalarla zar zor çıkarmaya çalışmışlardı.
Yusuf amca sadece birkaç malzemeden bir sürü alet yapmış, çatıların üstüne
devrilen ağaçlar indirmiş, su giren evlerin hepsinin düzelmesine yardımcı
olmuştu. O gün onun o bilgeli, becerikli halini gördükten sonra onun yanına
gitmiş, okumak istediğimi söylemiştim. Onun insanlara yardım etmesinden çok
etkilenmiştim. Eğer o bana öğretirse ben de onun gibi insanlara yardım
edebilirdim. Bunu anneme anlattığımda bana izin vermemişti. Köyde ki kimse Yusuf amcayı sevmezdi. Onu
değişik, korkunç bulurlardı. Oysaki o öyle biri değildi. Aklında bir saniye
durmaksızın dolaşan onlarca düşünce yüzünden bazen sesli düşünürdü, bazen
parmakları hiç durmaz hep bir hesaplama yapardı. Düşünceleri yüzünden hiperaktif bir insandı o
kadar. Birçok kez annemden gizli gizli buluşmuştuk. Bana bir sürü şey
öğretmişti. Bana ders anlatır benle
çalışırdı. Sıkıldığımda bana yeni icatlarını gösterirdi. O ve eşinin bir çocuğu
yoktu. Bana hep beni olmayan çocuğu gibi gördüğünü söyler, beni severdi. İcatları
da onun çocuğu gibiydi. Gözünden hep sakınırdı.
Uzun bir süre gizli saklı buluşmuştuk. Bir gün ansızın, eşi
vefat etmişti. Kalp krizinden ölmüştü. Yusuf amca eve geldiğinde çok sevdiği
karısını ölü bir şekilde bulunca yıkılmıştı. Onun yanında olup ona sıkıca
sarılmak istesem de annem izin vermemişti. Üstüne Yusuf amcanın bana özel ders
verdiğini öğrenince, dışarı çıkmamı yasaklamıştı. Dışarı çıkmıyor, ona
sarılamıyordum. Yusuf amca bir süre sonra evinde duramaz olmuştu. Bu soğuk kış
günlerinde dışarıda yatıyordu. Sadece üstünde ki ince bir montla. Ev hariç her
yere gider, yatar olmuştu. Üstündeki kıyafetler bir süre sonra eskimeye
başlamıştı. Evinin önünde yattığı zaman pencereden bazen onunla konuşmaya
çalışıyordum. Çabalarıma rağmen yüzüme bile bakmıyordu.
Bir gün yine onunla konuşmaya çalışırken cümlemi kesmiş
ağzını zor açarak, içine kaçmış sesiyle konuştu
- - Söyle onlara lütfen, normal bir insan olmadığım
için özür dilerim, demişti.
Son sözü bu olmuştu. Kapısın önünde hayatını yitirmişti.
Köydekilere bunu söylemeye çalıştım. Ama kimse beni dinlememişti. İşte o zaman
anlamıştım ne demek istediğini.
İrem Sinem GÜNEY
Burhan Felek Anadolu Lisesi